top of page
image.png
image.png

Evliyâ Ansiklopedisi: Görünmeyen Yıldızların Işığı

⟡ Bu Ansiklopedi Neden Yazıldı?

Çünkü tasavvuf sadece meşhur mürşidlerden ibaret değildir.
Çünkü velâyet yalnızca kitaplarda değil; bir ninenin duasında, bir köy hocasının yürüyüşünde, bir fırıncının sabah duasında da vardır.

İşte burada, belki adını ilk kez duyacağın, ama bir ömür dua almış bazı sessiz evliyaları tanıyacaksın. Onlar gösterişli kürsülerden konuşmadılar ama bir bakışıyla kırk gönlü tamir ettiler.
Yazı değil; hâl ile yazıldılar.
Kitaplara geçmediler ama gönüllere kazındılar.

⟡ Gavs-i Hizanî (Seyyid Sıbğatullah Arvâsî – k.s.)

1865 yılında Hizan’da doğdu. Abdurrahman-i Tâğî Hazretleri'nin halifelerindendir.
Öyle bir tevekkül ve edep ehliydi ki, dergâhına gelen her misafir susarak hissesini alırdı. Sohbetinde çok konuşmaz, ama bir cümlesiyle bir ömürlük murakabe başlatırdı.

Bir gün biri şöyle der:
— “Siz konuşmadan nasıl bu kadar tesir ediyorsunuz?”
Hazret şöyle cevap verir:

“Benim sesim değil, bana konuşan konuşuyor. Ben sadece kulak verdim.”

Vefatı sonrası Hizan’da türbesi, manevî iklimin kalbi oldu.

⟡ Gavs-ı Bilvanisî (Şeyh Seyyid Fehîm Arvâsî – k.s.)

Bilvanis köyünde doğmuş, hayatını sadece irşada değil, ilim ve kalem hizmetine de adamıştır.
Sohbetlerinde fıkıh, kelâm, tefsir gibi zâhir ilimlerle; zikir, rabıta, murakabe gibi bâtınî eğitimleri dengede verir.
O, kitabî âlimle kalbî velîyi birleştiren nadir zatlardandır.

Özellikle onun mektupları, İmam Rabbânî’nin mektupları kadar içli ve sistematik bulunur.

“Her adımda nefsin gölgesi varsa, o adım Hakk’a değil, kendine gider.”
— Fehîm Arvâsî

⟡ Şeyh Şaban-ı Veli (k.s.) – Kastamonu’nun Gönül Kutbu

  1. yüzyılda yaşamış, Halvetiyye tarikatının Şâbâniyye kolunun pîridir.
    Zâhirde medreselerde müderris, bâtında kalplerde hâkim.
    Onun dergâhı Kastamonu’da sadece manevî eğitim değil, hizmet ve ahlak okulu gibiydi.

Bir gün öğrencisine der:

— “Her ilmi öğrendin ama edebi öğrendin mi?”
Talebe susar. Hazret ekler:

“Edep, kitapsız ilimdir. Görünmeyen ama hissedilen sırdır.”

Bugün Kastamonu’da Şeyh Şaban-ı Veli külliyesi hâlâ aktif olarak ziyaret edilir. Manevî feyzi tükenmemiştir.

⟡ Şeyh Ali Semerkandî (k.s.) – Manevî Tohumun Serpeni

Aslen Semerkandlı, Anadolu’ya yerleşmiş, özellikle Çamlıdere, Ankara ve çevresinde çiftçilerin, hayvancıların, halkın gönlünde taht kurmuş bir Allah dostudur.

Kendisine "kendi dergâhın nerede?" diye sorduklarında:

“Toprak benim dergâhım, tarlada zikir, yağmurda duadır,” der.

Çiftçilerle beraber eker, biçer, Allah’ı zikrederdi.
Halk arasında, kurak zamanlarda mezarının başında dua eden köylülerin yağmura kavuştuğuna dair çokça kıssa vardır.

⟡ Pîrî Reis’in Mürşidi: Kemaleddîn el-Karamanî (k.s.)

Halk arasında az bilinir ama Pîrî Reis’in tasavvufî dönüşümünün mimarıdır.
Gemici bir ruhun manevî kıblesini tayin eden denizlerin kutbu gibidir.

Pîrî Reis'in son dönem eserlerinde dünyevî ihtirasların sönmesi, aşkın anlamının derinleşmesi, bu büyük mürşidin hikmetiyle olmuştur.

⟡ Ücra Köylerin Gönül Ustaları

Her ilde, her kasabada, belki adını bile bilmediğimiz ama halkın "velî" diye andığı zatlar vardır. Onlar için büyük kitaplar yazılmadı, ama büyük hayırlar anlatılır:

  • Yusuf Baba – Aksaray

“İkindiden sonra kimseyi geri çevirmezdi. Aç gelen tok, susuz gelen huzurla dönerdi.”

  • Baba Sultan – Bursa

“Sabah ezanını hiç kaçırmaz, sonrasında elleriyle sokaktaki hayvanları doyururdu. Derdi ki: Allah’ın sessiz kulları da vardır.”

  • Hatice Ana – Afyon Karahisar

“Hayatında kimseyi kırmadı. Herkese dua etti. Ölümünden sonra, yağmur duasına onun ismiyle çıkılır oldu.”

⟡ Bize Ne Söylüyor Bu Sessiz Velîler?

Zamanın gürültüsü, gönlün sesini bastırdı.
Görünmek isteyen çok, silinmek isteyen az.
Söz söyleyen çok, susarak dua eden az.

Bu ansiklopedi bize şunu hatırlatıyor:

“Allah katında büyüklük; konuşmakla, yazmakla, okunmakla değil; kırık gönül toplamaktır.
Halk unutur, tarih yazmaz, arş kaydeder.”

bottom of page